Effie’den PR’cılara “Altın” geldi...
Bizim yazıları biraz izleyenler bilir, “yaratıcılığı” değerlendiren ödüllerden çok, “Effie”ye yakınızdır. Çok “banal” söylenmiş bir ifade gibi gelebilir kulağa… Ancak iletişimde, her ne kadar “sanatlı” işlerden, “yaratıcı” yaklaşımlardan yararlanılsa da, esas amaç “iş hedefine” ulaşmaktır… Yani sanat değil, “iş”tir amaç. O nedenle de etkililiği ölçerek ödüllendiren, “güzel” ve “hoş” olmayı, “beğenilmeyi” değil amaca ne kadar ulaşıldığını ödüllendiren Effie’yi çok daha fazla önemserim… PR sektörü bu konuda biraz eksikliydi. TÜHİD’in verdiği “Altın Pusula” nerdeyse tümüyle iletişim hizmeti verenlere değil, alanlara gidiyor. Kristal Elma, Kırmızı gibi ödüllerde “yaratıcılık” ön planda. Effie’de ise PR ajansları ödüllerin içinde “yancı” gibi konumlanıyordu. Esas ödülü reklam ajansı ve/veya esas olarak müşteri alıyor, PR ajanslarından sanki “lütfen” söz ediliyordu… Geçenlerde, İletişim Danışmanlığı Şirketleri'nin çatı örgütü İDA’nın bir önceki Başkanı ve Excel’in patronu Figen İsbir Hanım’dan bir mesaj geldi. İçtenlikle sevindiğimi, sektör adına ciddi bir adım olarak değerlendirdiğimi söylemeliyim. Şöyle demiş Figen Hanım: “Türkiye PR sektörünün sadece medya çıktılarıyla ve st/cm’lerle sınırlandırıldığı, reklamın ise (kendi tercihi olmasa bile) hizmet alan tarafından 'yaratıcı', 'has' ajans olarak konumlandığı zihniyete karşı iyi bir örnek ve başlangıç oluşturduğuna inandığım bir bilgiyi sektörümüz adına bir umut olarak sizlerle paylaşmayı önemsiyorum.
Hep deriz/diyoruz ya:
- PR mesleği medyada haber çıkarmak işi değildir. İletişim sektöründe KRAL, fikirdir/içeriktir. (İyi bir içerik gerektiğinde iyi bir haberdir de zaten)
- Mesleğimiz öncelikle stratejik yaratıcılık, içerik ve iletişime bütünsel bakış işidir. Tüm iletişim disiplinleri ile (reklam, medya planlama, doğrudan pazarlama, digital vb.) birlikte çalışabilir; hepsine öncülük edebilir, iletişim stratejilerinin bütününe ilham verebilir.
Bugüne kadar hepimiz bu ilkeyle çalıştık ve benzersiz pek çok başarılı örneğe imza attık hep birlikte. Ama dün akşam kazandığımız Altın Effie Ödülü tüm bu sürecin dönüm noktası oldu. Hem Excel hem de Türkiye PR sektörü adına. Çünkü:
- Effie Ödülleri, öncelikle reklam kampanyalarını ödüllendirmek amacıyla oluşturulmuş dünyanın en saygın reklam ödülü olarak konumlanmış bir yarışma olarak hayatına başladı. Bu yarışmayı bunca saygın kılan ise sadece uçup kaçan ‘buluşçuluğa’ değil, stratejik yaratıcılığı ve bu yaratıcılığın somut, ölçülebilir iş sonuçlarına, iş hedeflerine yansımasını sağlayan fikirleri ödüllendirmesidir.
- Effie Ödülleri bir önceki ödül döneminden başlayarak artık başvuruları reklam ajansları ile sınırlamak yerine, tüm iletişim disiplinlerine açık hale getirdi. Yani, hangi iletişim disiplininden olursa olsun, concept’in, ‘fikrin’ asıl sahibi olan iletişim kurumunu ödüllendirme kararı aldı. Bunun bir anlamı da, - çağımızın iletişimde geldiği boyuta uygun olarak- iş yapan, iş sonuçlarına ulaştıran asıl fikrin, hangi iletişim disiplini (Reklam, medya planlama PR vb.) tarafından üretildiğinden bağımsız olarak, yaratıcı fikrin asıl sahibinin ödüllendirilmesi gerçeğini benimsenmesiydi.
Excel ve hatırladığım kadarıyla başka PR şirketleri de bir önceki ödül döneminde, ödülü alan reklam ajansının yanında ‘katkıda bulunan ajans’ olarak konumlanıp onurlandırılmıştı. Sadece Excel’e yeni bir ödül kazandırmak için değil, mesleğimizin itibarı ve dünyadaki yeni konumuyla örtüşen örnekler oluşturmak için, sektörümüzün, sadece ‘PR ödülleri alanına’ hapsedilmeyecek kadar bütünsel bakışlı, ilham verici fikirler üretebileceğini tescilleyebilmek için, Effie’den başlayarak Cannes’a kadar pek çok ödüle başvurmayı hedefledim. Sonuç: Excel olarak bu yıl ‘fikrin sahibi’ olduğumuz ve 360 derece iletişimin örülmesine concept oluşturduğumuz fikirlerden sadece ikisini seçip, Altın ödül için Effie’ye başvurduk. Ve en çok başvurunun yapıldığı ‘Kozmetik-Kişisel Bakım’ alanında Altın Effie ile ödüllendirildik. Bu ödülümüzde ‘katkıda bulunan ajans’ olarak konumlanan ajanslar, reklam şirketi (Manajans JWT), medya planlama şirketi (Mindshare) ve Medyabank oldu. Bu ödülün sadece Excel’e değil, sektörümüze bakış açısına yönelik itibara en ufak bir katkısı olacaksa ne mutlu hepimize diyor ve hepimize daha nice Gold Lions, Altın Effie ve benzeri ortak iletişim platformlarında ödüllenmeyi diliyorum.” Biz de Figen Hanım'ın şahsında Excel’i kutluyor, esenlikler diliyoruz…
Anadolu’yu dinlemek...
“Kumarda olasılıklar her zaman kasadan yanadır.” “Olasılıksız” adlı kitabın yazarı Adam Fawer’in cümlesi... Hayatımızda “kasa” gücünde rol oynadığı halde, es geçebileceğimizi ya da yenebileceğimizi var saydığımız pek çok kişi, kurum ya da durumla burun buruna yaşarız. Zaman zaman da kumarda kazanmaya benzeyen geçici zaferlerin elde edilmesi, haleti ruhiyemiz üzerinde kışkırtıcı bir rol oynar ve varlığımıza atfettiğimiz değerin de katsayısı birden yükseliverir. Mart ayı içinde M. Sait Gözüm’ün verdiği iç eğitim seminerinde “Hizmete âmâde olmak” kavramıyla başlayan ve müşterinize “Biz olmadan da başarılı olmanızı gönülden diliyoruz” diyebilecek bir kalpten inanca uzanan “aşmışlık” göstergesi kıssadan hisseleri dinlerken, kaybedeni olmayan oyunların da var olabileceğini bir kez daha anımsadık. İletişim danışmanlığı ve PR dünyası çalışanları, özellikle mesleğin nereden gelip nereye gittiğini kavramaya çalışanlar, bu sektörün Batı kaynaklı tüm referanslarının kaynağında “birey olabilme”nin yattığını tespit ederler. Türkiye’de 2013 yılının Nisan’ı ortasında sektörümüze baktığımızda son 10 yılın ülkedeki büyük değişim ve dönüşümüyle birlikte, “merkezle” Anadolu’nun güçler açısından neredeyse yarışmaya hazır bir noktaya yaklaştığını söyleyebiliriz. Sektörel dinamizm açısından Anadolu tüm potansiyelini sergilemeye hazır durumdadır. “Hizmete âmâde olmak” ifadesiyle özetleyebileceğimiz iş yapma ruhu, Anadolu’da kurumsallaşma süreçlerini öğrenmeye hazır ve merkeze oranla, “bireyselleşme”nin kapılarını (elbette “bireyciliğin” değil; ikisi çok karıştırılır) sonuna kadar açmayan, “estetik işler” meselesinde algı sistemi farklı çalışan bir müşteri potansiyeliyle uyum sağlayıp sağlayamama sıkıntısını yaşamaktadır. Karıştırılan bir başka husus ise, “hizmete âmâde” olmakla, “müşteriye âmâde olmak”tır… “Hizmetli” olmakla “hizmetçi” olmanın karıştırılması gibi… Bu çerçevede Anadolu’nun içtenliğinden, “merkezin” öğreneceği çok şey var. Bu çerçevede Marketing Türkiye’nin Anadolu çıkarmasını da yakından izlemekte yarar var.
Sıkışanlara “Çişmatik”...
Etik Reklam Ajansı'nın Başkanı Ufuk Bosor, bir mail atmış. Diyor ki: “Aslında bu anlatacağım şey, herkesi ilgilendiriyor ancak özellikle bedensel engelli vatandaşlarımızın evlerinin dışındaki hayatını inanılmaz kolaylaştırıyor. Biz ajans olarak kurduğumuz internet sitesinde bu ürünün tanıtımını ve satışını yapıyoruz. Bu ürünün bir alternatifi olmadığını sitemizde ürünü incelediğiniz zaman göreceksiniz. Amerika ve Avrupa'da çok yaygın olarak kullanılıyor. Amerika'da Fox TV haber programında ve Avrupa'da birçok televizyon programında, basında süper fikir olarak yorumlandığını sitemizdeki tanıtım videolarında izleyebilirsiniz. Ayrıca İngiltere Prensi Harry ile yapılan bir televizyon programında, Afganistan'da helikopter pilotu olarak görev yaparken bu ürünü kullandığını, çok yararlı bulduğunu ve üretici firmaya teşekkür ettiğini de tanıtım videolarından izleyebilirsiniz. Konu ile ilgili detaylı bilgi almak isterseniz bizi arayabilirsiniz. Umarım bu ürün ilginizi çeker ve yazılarınızda ihtiyacı olan bütün vatandaşlarımıza tanıtma imkanı buluruz. Arzu ettiğiniz taktirde numune ürün gönderebiliriz. Sitemizin adı ihtiyacnoktasi.com” İnceledim… Aklıma zaman zaman İstanbul trafiğinde çektiğim çileler geldi. Ürünün adı “Çişmatik”. Web sitesinde şöyle yazıyor: “Çişmatik İdrar Torbası, hijyenik, kompakt ve pratik olduğundan tuvalet bulunmayan ya da hijyenik şartlardan yoksun ortamlarda ve diğer özel sağlık sorunlarında, ihtiyaç duyduğunuz her an en büyük yardımcınızdır. Bayanların kullanımı için dizayn edilmiş özel adaptörü sayesinde unisex bir ürün olup, bayanlar, erkekler ve çocuklar tarafından ayakta ya da otururken rahatlıkla kullanılabilir.” Belki adını çiş değil “İdrarmatik” koysalarmış, daha iyi olurmuş. Ancak ajansın yaklaşımı o kadar samimi ve direkt ki, mutlaka çok destek göreceklerdir. Bu yaklaşım sosyal paydaşların angajmanını sağlama konusunda ciddi ivme getirir… İnovasyon had safhada: Torba içerisinde bulunan süper emiciliğe sahip, özel polimer toz sıvıyı emerken aynı zamanda dezefenkte ederek saniyeler içerisinde katılaşmasını sağlıyormuş… Üzerinde yer alan çıt çıtlı fermuar sayesinde torba kapasitesi dolana kadar birkaç kez kullanılabilir. Kutu içerisinde bulunan özel alkollü mendil, ellerin dezenfekte edilebilmesini sağlıyormuş. Kullanım sonrası kolaylıkla çöpe atılabiliyormuş. Doğada çözünebilen malzemeden üretildiğinden dolayı çevreye zarar vermiyormuş. En azından her duyanın merakını çekecektir… WOM da burada mutlaka çalışacaktır…
Nerede belirsizlik varsa orada kafalar karışır…
Ve nerede kafa karışırsa orada algı da karışıp güç kaybeder; o algının oluşmasını sağlamak için yola çıkmış olan araç da… Birbiri ardına yayınlanmış üç araştırmayı nasıl okuyacağımızı biz şaşırdık, hedef kitle ne yapsın? İlk ikisi aynı araştırma şirketinin sonuçları. Üçüncüsü de BrandFinance kuruluşunun. Şu tip “politik doğruculuk” (political correctness) sonucu beyanlarla sıyrılmaya çalışmak mümkün: “Üç araştırma da çok saygın kuruluşların imzasını taşıyan değerli çalışmalardır.” “Parasal değere dayalı liste ile itibara dayalı liste eşit olmak zorunda değildir. Birileri iletişimlerini ve itibar algılarını daha iyi yönetmiş olabilirler.” “Herhangi bir maniplasyon olamaz, istatistik böyle bir şey zaten. Sağdan topla başka, soldan topla başka sonuç çıkabilir.” Ancak bu tür “top çevirmeler” sonucu pek değiştirmez. Bu tür araştırma ve değerlendirmelere karşı güveni sarsar. Listede Turkcell’e bakalım mesela. Bin 555 yöneticiye göre en beğenilen; 16 bin 243 kişinin fikrine göre 8’inci En İtibarlı, BrandFinance’ın kendi koyduğu kriterlere göre ise 5’inci En Değerli şirket… Birinci listede Garanti ikinci sırada, üçüncü listede 7’inci; ikinci listede hiç yok… Coca-Cola birinci listede üçüncü, diğer iki listede esamesi okunmuyor… Türk Telekom üçüncü listede birinci sırada, ilk iki de yok… Mutlaka bir izahı vardır. Araştırmacılar bu izahı hedef kitleyi, etkileyicileri ikna edecek şekilde yapmazlarsa, bu listelerin ne ağırlığı kalacak ne de anlamı…
Hep deriz/diyoruz ya:
- PR mesleği medyada haber çıkarmak işi değildir. İletişim sektöründe KRAL, fikirdir/içeriktir. (İyi bir içerik gerektiğinde iyi bir haberdir de zaten)
- Mesleğimiz öncelikle stratejik yaratıcılık, içerik ve iletişime bütünsel bakış işidir. Tüm iletişim disiplinleri ile (reklam, medya planlama, doğrudan pazarlama, digital vb.) birlikte çalışabilir; hepsine öncülük edebilir, iletişim stratejilerinin bütününe ilham verebilir.
Bugüne kadar hepimiz bu ilkeyle çalıştık ve benzersiz pek çok başarılı örneğe imza attık hep birlikte. Ama dün akşam kazandığımız Altın Effie Ödülü tüm bu sürecin dönüm noktası oldu. Hem Excel hem de Türkiye PR sektörü adına. Çünkü:
- Effie Ödülleri, öncelikle reklam kampanyalarını ödüllendirmek amacıyla oluşturulmuş dünyanın en saygın reklam ödülü olarak konumlanmış bir yarışma olarak hayatına başladı. Bu yarışmayı bunca saygın kılan ise sadece uçup kaçan ‘buluşçuluğa’ değil, stratejik yaratıcılığı ve bu yaratıcılığın somut, ölçülebilir iş sonuçlarına, iş hedeflerine yansımasını sağlayan fikirleri ödüllendirmesidir.
- Effie Ödülleri bir önceki ödül döneminden başlayarak artık başvuruları reklam ajansları ile sınırlamak yerine, tüm iletişim disiplinlerine açık hale getirdi. Yani, hangi iletişim disiplininden olursa olsun, concept’in, ‘fikrin’ asıl sahibi olan iletişim kurumunu ödüllendirme kararı aldı. Bunun bir anlamı da, - çağımızın iletişimde geldiği boyuta uygun olarak- iş yapan, iş sonuçlarına ulaştıran asıl fikrin, hangi iletişim disiplini (Reklam, medya planlama PR vb.) tarafından üretildiğinden bağımsız olarak, yaratıcı fikrin asıl sahibinin ödüllendirilmesi gerçeğini benimsenmesiydi.
Excel ve hatırladığım kadarıyla başka PR şirketleri de bir önceki ödül döneminde, ödülü alan reklam ajansının yanında ‘katkıda bulunan ajans’ olarak konumlanıp onurlandırılmıştı. Sadece Excel’e yeni bir ödül kazandırmak için değil, mesleğimizin itibarı ve dünyadaki yeni konumuyla örtüşen örnekler oluşturmak için, sektörümüzün, sadece ‘PR ödülleri alanına’ hapsedilmeyecek kadar bütünsel bakışlı, ilham verici fikirler üretebileceğini tescilleyebilmek için, Effie’den başlayarak Cannes’a kadar pek çok ödüle başvurmayı hedefledim. Sonuç: Excel olarak bu yıl ‘fikrin sahibi’ olduğumuz ve 360 derece iletişimin örülmesine concept oluşturduğumuz fikirlerden sadece ikisini seçip, Altın ödül için Effie’ye başvurduk. Ve en çok başvurunun yapıldığı ‘Kozmetik-Kişisel Bakım’ alanında Altın Effie ile ödüllendirildik. Bu ödülümüzde ‘katkıda bulunan ajans’ olarak konumlanan ajanslar, reklam şirketi (Manajans JWT), medya planlama şirketi (Mindshare) ve Medyabank oldu. Bu ödülün sadece Excel’e değil, sektörümüze bakış açısına yönelik itibara en ufak bir katkısı olacaksa ne mutlu hepimize diyor ve hepimize daha nice Gold Lions, Altın Effie ve benzeri ortak iletişim platformlarında ödüllenmeyi diliyorum.” Biz de Figen Hanım'ın şahsında Excel’i kutluyor, esenlikler diliyoruz…
Anadolu’yu dinlemek...
“Kumarda olasılıklar her zaman kasadan yanadır.” “Olasılıksız” adlı kitabın yazarı Adam Fawer’in cümlesi... Hayatımızda “kasa” gücünde rol oynadığı halde, es geçebileceğimizi ya da yenebileceğimizi var saydığımız pek çok kişi, kurum ya da durumla burun buruna yaşarız. Zaman zaman da kumarda kazanmaya benzeyen geçici zaferlerin elde edilmesi, haleti ruhiyemiz üzerinde kışkırtıcı bir rol oynar ve varlığımıza atfettiğimiz değerin de katsayısı birden yükseliverir. Mart ayı içinde M. Sait Gözüm’ün verdiği iç eğitim seminerinde “Hizmete âmâde olmak” kavramıyla başlayan ve müşterinize “Biz olmadan da başarılı olmanızı gönülden diliyoruz” diyebilecek bir kalpten inanca uzanan “aşmışlık” göstergesi kıssadan hisseleri dinlerken, kaybedeni olmayan oyunların da var olabileceğini bir kez daha anımsadık. İletişim danışmanlığı ve PR dünyası çalışanları, özellikle mesleğin nereden gelip nereye gittiğini kavramaya çalışanlar, bu sektörün Batı kaynaklı tüm referanslarının kaynağında “birey olabilme”nin yattığını tespit ederler. Türkiye’de 2013 yılının Nisan’ı ortasında sektörümüze baktığımızda son 10 yılın ülkedeki büyük değişim ve dönüşümüyle birlikte, “merkezle” Anadolu’nun güçler açısından neredeyse yarışmaya hazır bir noktaya yaklaştığını söyleyebiliriz. Sektörel dinamizm açısından Anadolu tüm potansiyelini sergilemeye hazır durumdadır. “Hizmete âmâde olmak” ifadesiyle özetleyebileceğimiz iş yapma ruhu, Anadolu’da kurumsallaşma süreçlerini öğrenmeye hazır ve merkeze oranla, “bireyselleşme”nin kapılarını (elbette “bireyciliğin” değil; ikisi çok karıştırılır) sonuna kadar açmayan, “estetik işler” meselesinde algı sistemi farklı çalışan bir müşteri potansiyeliyle uyum sağlayıp sağlayamama sıkıntısını yaşamaktadır. Karıştırılan bir başka husus ise, “hizmete âmâde” olmakla, “müşteriye âmâde olmak”tır… “Hizmetli” olmakla “hizmetçi” olmanın karıştırılması gibi… Bu çerçevede Anadolu’nun içtenliğinden, “merkezin” öğreneceği çok şey var. Bu çerçevede Marketing Türkiye’nin Anadolu çıkarmasını da yakından izlemekte yarar var.
Sıkışanlara “Çişmatik”...
Etik Reklam Ajansı'nın Başkanı Ufuk Bosor, bir mail atmış. Diyor ki: “Aslında bu anlatacağım şey, herkesi ilgilendiriyor ancak özellikle bedensel engelli vatandaşlarımızın evlerinin dışındaki hayatını inanılmaz kolaylaştırıyor. Biz ajans olarak kurduğumuz internet sitesinde bu ürünün tanıtımını ve satışını yapıyoruz. Bu ürünün bir alternatifi olmadığını sitemizde ürünü incelediğiniz zaman göreceksiniz. Amerika ve Avrupa'da çok yaygın olarak kullanılıyor. Amerika'da Fox TV haber programında ve Avrupa'da birçok televizyon programında, basında süper fikir olarak yorumlandığını sitemizdeki tanıtım videolarında izleyebilirsiniz. Ayrıca İngiltere Prensi Harry ile yapılan bir televizyon programında, Afganistan'da helikopter pilotu olarak görev yaparken bu ürünü kullandığını, çok yararlı bulduğunu ve üretici firmaya teşekkür ettiğini de tanıtım videolarından izleyebilirsiniz. Konu ile ilgili detaylı bilgi almak isterseniz bizi arayabilirsiniz. Umarım bu ürün ilginizi çeker ve yazılarınızda ihtiyacı olan bütün vatandaşlarımıza tanıtma imkanı buluruz. Arzu ettiğiniz taktirde numune ürün gönderebiliriz. Sitemizin adı ihtiyacnoktasi.com” İnceledim… Aklıma zaman zaman İstanbul trafiğinde çektiğim çileler geldi. Ürünün adı “Çişmatik”. Web sitesinde şöyle yazıyor: “Çişmatik İdrar Torbası, hijyenik, kompakt ve pratik olduğundan tuvalet bulunmayan ya da hijyenik şartlardan yoksun ortamlarda ve diğer özel sağlık sorunlarında, ihtiyaç duyduğunuz her an en büyük yardımcınızdır. Bayanların kullanımı için dizayn edilmiş özel adaptörü sayesinde unisex bir ürün olup, bayanlar, erkekler ve çocuklar tarafından ayakta ya da otururken rahatlıkla kullanılabilir.” Belki adını çiş değil “İdrarmatik” koysalarmış, daha iyi olurmuş. Ancak ajansın yaklaşımı o kadar samimi ve direkt ki, mutlaka çok destek göreceklerdir. Bu yaklaşım sosyal paydaşların angajmanını sağlama konusunda ciddi ivme getirir… İnovasyon had safhada: Torba içerisinde bulunan süper emiciliğe sahip, özel polimer toz sıvıyı emerken aynı zamanda dezefenkte ederek saniyeler içerisinde katılaşmasını sağlıyormuş… Üzerinde yer alan çıt çıtlı fermuar sayesinde torba kapasitesi dolana kadar birkaç kez kullanılabilir. Kutu içerisinde bulunan özel alkollü mendil, ellerin dezenfekte edilebilmesini sağlıyormuş. Kullanım sonrası kolaylıkla çöpe atılabiliyormuş. Doğada çözünebilen malzemeden üretildiğinden dolayı çevreye zarar vermiyormuş. En azından her duyanın merakını çekecektir… WOM da burada mutlaka çalışacaktır…
Nerede belirsizlik varsa orada kafalar karışır…
Ve nerede kafa karışırsa orada algı da karışıp güç kaybeder; o algının oluşmasını sağlamak için yola çıkmış olan araç da… Birbiri ardına yayınlanmış üç araştırmayı nasıl okuyacağımızı biz şaşırdık, hedef kitle ne yapsın? İlk ikisi aynı araştırma şirketinin sonuçları. Üçüncüsü de BrandFinance kuruluşunun. Şu tip “politik doğruculuk” (political correctness) sonucu beyanlarla sıyrılmaya çalışmak mümkün: “Üç araştırma da çok saygın kuruluşların imzasını taşıyan değerli çalışmalardır.” “Parasal değere dayalı liste ile itibara dayalı liste eşit olmak zorunda değildir. Birileri iletişimlerini ve itibar algılarını daha iyi yönetmiş olabilirler.” “Herhangi bir maniplasyon olamaz, istatistik böyle bir şey zaten. Sağdan topla başka, soldan topla başka sonuç çıkabilir.” Ancak bu tür “top çevirmeler” sonucu pek değiştirmez. Bu tür araştırma ve değerlendirmelere karşı güveni sarsar. Listede Turkcell’e bakalım mesela. Bin 555 yöneticiye göre en beğenilen; 16 bin 243 kişinin fikrine göre 8’inci En İtibarlı, BrandFinance’ın kendi koyduğu kriterlere göre ise 5’inci En Değerli şirket… Birinci listede Garanti ikinci sırada, üçüncü listede 7’inci; ikinci listede hiç yok… Coca-Cola birinci listede üçüncü, diğer iki listede esamesi okunmuyor… Türk Telekom üçüncü listede birinci sırada, ilk iki de yok… Mutlaka bir izahı vardır. Araştırmacılar bu izahı hedef kitleyi, etkileyicileri ikna edecek şekilde yapmazlarsa, bu listelerin ne ağırlığı kalacak ne de anlamı…