''''Büyük fikirler basit fikirlerdir'''' 04.05.2013
Reklam dünyasının ustalarından Hulusi Derici kardeşimden müthiş bir iletişim dersi aldık dün. 'Büyük fikirler basit fikirlerdir' diye konuya giren Derici, iletişimci arkadaşlarımıza karmaşıklığın zıddı olarak kullandığı 'basit' sözcüğüyle inanılmaz bir algılama yönetimi turu attırdı. Einstein'ın ünlü sözü geldi aklıma: 'Das Geniale ist das Einfache zu finden' (Dahiyane olan basiti bulmaktır). Hulusi Derici konuşmasında, dillerimize pelesenk olan 'farklılaşma' konusunda olağanüstü çarpıcı ve çarpıcı olduğu kadar komik örnekleriyle de zirveye çıkan şu müthiş saptamada bulundu:
'Farklılaşmanın yolu, kategorisinde lider olanın zıddını yapmaktır. Çünkü bir ağacın gölgesinde başka ağaç yetişmez!'
Seminerden çıkıp da, yazı başına oturduğumuzda gözümüz gazetelerde iki tane 'zıddından giderek farklılaşma haberi'ne takıldı. İlki yeni Papa ile ilgiliydi. Papa, göreve geldiğinden bu yana seleflerinden asla duymadığımız açıklamalarda bulunmuştu. Kardinallik döneminde kiliseye otobüsle gelip giden Arjantinli Papa Francis, 1 Mayıs nedeniyle Vatikan'da özel bir ayin düzenlemiş ve 'Dünyadaki ekonomik sistem, işçileri köleleştiriyor' demiş. Noktayı da şöyle koymuş:
'Yalnızca kendi kârını düşünmek, hesap defterleri uğruna insanlara adaletsiz maaş vermek ya da iş vermemek Tanrı'ya karşı gelmektir.'
Bir başka örnek. Konu 'farklılaşma' olduğunda Çarşı'nın yerini kimse tutamıyor.
Beşiktaş'ın Çarşı-Halkın Takımı taraftar grubu da, 1 Mayıs'ta kalkıp Küba'ya gitmiş. Siyah-beyazlı 32 taraftar 'Terketmedi Sevdan Beni' yazan pankartlarını açıp Havana'daki kutlamalara katılmışlar. 'Viva Küba, Viva Türkiye ve Viva Beşiktaş!' sloganları atmışlar.
Taraftar ancak bu kadar 'farklılaşır'…
'Kaderimin efendisiyim'
Akil İnsanlar Heyeti çalışmalarında da gördüğümüz öğretim üyesi ve yazar Mithat Sancar'ın Güney Afrika izlenimlerini anlattığı Milliyet'teki yazı dizisine özellikle Mandela'lı başlığı nedeniyle takıldık: 'Mandela intikam almayı yasakladı.'
27 yıllık esaret hayatının 18 yılını 'dehşet adası' diye bilinen Robben Adası'nda ve 13 yılını da hücrede geçiren Mandela'nın tüm dünyada bıraktığı algının, müthiş bir cesaret ve barışçılık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Cesaretle öfkenin değil, barışın birlikte odağa oturduğu bir algılama, belki de Mandela'yla birlikte artık daha da yaygın hale gelmiştir.
Apartheid'a (ırk ayrımına) karşı tescillenmiş zaferin, başkaca bir 'yan' duyguya ihtiyaç göstermeyecek kadar güçlü bir 'rövanş' olduğunu dünyaya gösteren Mandela'nın karakterini gayet iyi yansıtan 'Invictus' adlı filmde de, intikamcı duygulardan nasıl kendisini arındırdığını izlememiş miydik. Düşmanı yenmenin en iyi yollarından birinin bazen ona tezahürat yapmak olduğunu söylüyordu Mandela. 'Karşı koymak için önce düşmanımı tanımalıyım. Onları şaşırtmalıyız, tutkulu olmalıyız. Akılcı ve nezaketli olmalıyız' diyordu.
Ve Mandela'nın altına imzasını atarak belirginleştirdiği o muhteşem tanımlaması: 'Kaderimin efendisiyim. Ruhumun kaptanıyım.'
İntikamdan vazgeçerek özgürleşen bir liderden, Mandela'dan ve ülkesi Güney Afrika'dan herkesin öğreneceği çok şey var.
Küfürleşen, sürekli saldıran siyasetçilerimize tavsiyemizdir: 'Invictus' adlı filmi izlesinler. Öğrenmenin yaşı yok.
'Az laf, çok iş' ve 'Aramızda engel yok'
Şu günlerde iki reklam filmi dikkat çekiyor. Her zaman ifade ettiğimiz gibi reklamları okuyabilmek iletişimin künhüne varabilmek (özünü anlamak) için iyi bir yöntemdir.
Birinci reklam, (aslında bir tanıtım filmi) Kanal D'nin, dizileri işaret diliyle, altyazıyla destekleyerek işitme ve görme engelliler için web üzerinden yayınlama projesi üzerine... 'Aramızda Engel Yok' diyor bu film. 'Görmemek ya da duymamak, hikayeleri birlikte yaşamamıza engel değil' diyen bu yaklaşım, kurumsal itibar için mükemmel bir konsept.
İkinci reklam, Yapı Kredi'nin. Son derece yalın, bir o kadar da etkili. Balık tutanlarla otomobil tamircileri... Konu: Bahane üretenler ve durumu açıklayanlar bir yanda, iş yapanlar öte yanda. Mesaj süper: 'Burda az laf çok iş vardır. Hizmette sınır yoktur.'
Müşteri ve iş odaklılık ancak bu kadar akıllıca anlatılabilir.
'Bölünme' propagandası...
Akil İnsanlar Heyeti'ne, saha çalışmaları sırasında 'bölünme' ve 'federasyon' kaygısına dair sorular sık sık dile getiriliyor.
2023 Vizyonu açıklandığında, nasıl algılanmak istendiği çeşitli vesilelerle ve çeşitli ortamlarda anlatılırken, muhalefet olsun diye Osmanlı'nın fetihçiliğinden ve yayılma stratejisinden söz edenlerin, hükümeti bu bağlamda 'emperyalist emelleri' olmakla suçlayanların, nasıl olup da şimdi 'Bölünmek'ten dem vurduklarını anlamak kolay değil.
Dış politikasının çıtasını dünyada 'özne' olan ülkelerden biri olmaya yükselten bir zihniyetin, hayal sınırlarını daraltmakla aklını bozması sizce ne kadar mantıklıdır? (bkz. Ertuğrul Kurdoğlu, 'Ben Buraya Hayallerimle Geldim' adlı kitabı)
Kara propagandanın en güzel tarafı mantık dairesinin dışına kolaylıkla çıkabilmesi ve teyellerinin görünür hale gelmesidir. Hiç unutulmaması için ne kadar çok tekrarlarsak o kadar iyidir:
İletişim ancak gerçekler üzerinden yürütüldüğünde başarıya ulaşabilir.
'Farklılaşmanın yolu, kategorisinde lider olanın zıddını yapmaktır. Çünkü bir ağacın gölgesinde başka ağaç yetişmez!'
Seminerden çıkıp da, yazı başına oturduğumuzda gözümüz gazetelerde iki tane 'zıddından giderek farklılaşma haberi'ne takıldı. İlki yeni Papa ile ilgiliydi. Papa, göreve geldiğinden bu yana seleflerinden asla duymadığımız açıklamalarda bulunmuştu. Kardinallik döneminde kiliseye otobüsle gelip giden Arjantinli Papa Francis, 1 Mayıs nedeniyle Vatikan'da özel bir ayin düzenlemiş ve 'Dünyadaki ekonomik sistem, işçileri köleleştiriyor' demiş. Noktayı da şöyle koymuş:
'Yalnızca kendi kârını düşünmek, hesap defterleri uğruna insanlara adaletsiz maaş vermek ya da iş vermemek Tanrı'ya karşı gelmektir.'
Bir başka örnek. Konu 'farklılaşma' olduğunda Çarşı'nın yerini kimse tutamıyor.
Beşiktaş'ın Çarşı-Halkın Takımı taraftar grubu da, 1 Mayıs'ta kalkıp Küba'ya gitmiş. Siyah-beyazlı 32 taraftar 'Terketmedi Sevdan Beni' yazan pankartlarını açıp Havana'daki kutlamalara katılmışlar. 'Viva Küba, Viva Türkiye ve Viva Beşiktaş!' sloganları atmışlar.
Taraftar ancak bu kadar 'farklılaşır'…
'Kaderimin efendisiyim'
Akil İnsanlar Heyeti çalışmalarında da gördüğümüz öğretim üyesi ve yazar Mithat Sancar'ın Güney Afrika izlenimlerini anlattığı Milliyet'teki yazı dizisine özellikle Mandela'lı başlığı nedeniyle takıldık: 'Mandela intikam almayı yasakladı.'
27 yıllık esaret hayatının 18 yılını 'dehşet adası' diye bilinen Robben Adası'nda ve 13 yılını da hücrede geçiren Mandela'nın tüm dünyada bıraktığı algının, müthiş bir cesaret ve barışçılık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Cesaretle öfkenin değil, barışın birlikte odağa oturduğu bir algılama, belki de Mandela'yla birlikte artık daha da yaygın hale gelmiştir.
Apartheid'a (ırk ayrımına) karşı tescillenmiş zaferin, başkaca bir 'yan' duyguya ihtiyaç göstermeyecek kadar güçlü bir 'rövanş' olduğunu dünyaya gösteren Mandela'nın karakterini gayet iyi yansıtan 'Invictus' adlı filmde de, intikamcı duygulardan nasıl kendisini arındırdığını izlememiş miydik. Düşmanı yenmenin en iyi yollarından birinin bazen ona tezahürat yapmak olduğunu söylüyordu Mandela. 'Karşı koymak için önce düşmanımı tanımalıyım. Onları şaşırtmalıyız, tutkulu olmalıyız. Akılcı ve nezaketli olmalıyız' diyordu.
Ve Mandela'nın altına imzasını atarak belirginleştirdiği o muhteşem tanımlaması: 'Kaderimin efendisiyim. Ruhumun kaptanıyım.'
İntikamdan vazgeçerek özgürleşen bir liderden, Mandela'dan ve ülkesi Güney Afrika'dan herkesin öğreneceği çok şey var.
Küfürleşen, sürekli saldıran siyasetçilerimize tavsiyemizdir: 'Invictus' adlı filmi izlesinler. Öğrenmenin yaşı yok.
'Az laf, çok iş' ve 'Aramızda engel yok'
Şu günlerde iki reklam filmi dikkat çekiyor. Her zaman ifade ettiğimiz gibi reklamları okuyabilmek iletişimin künhüne varabilmek (özünü anlamak) için iyi bir yöntemdir.
Birinci reklam, (aslında bir tanıtım filmi) Kanal D'nin, dizileri işaret diliyle, altyazıyla destekleyerek işitme ve görme engelliler için web üzerinden yayınlama projesi üzerine... 'Aramızda Engel Yok' diyor bu film. 'Görmemek ya da duymamak, hikayeleri birlikte yaşamamıza engel değil' diyen bu yaklaşım, kurumsal itibar için mükemmel bir konsept.
İkinci reklam, Yapı Kredi'nin. Son derece yalın, bir o kadar da etkili. Balık tutanlarla otomobil tamircileri... Konu: Bahane üretenler ve durumu açıklayanlar bir yanda, iş yapanlar öte yanda. Mesaj süper: 'Burda az laf çok iş vardır. Hizmette sınır yoktur.'
Müşteri ve iş odaklılık ancak bu kadar akıllıca anlatılabilir.
'Bölünme' propagandası...
Akil İnsanlar Heyeti'ne, saha çalışmaları sırasında 'bölünme' ve 'federasyon' kaygısına dair sorular sık sık dile getiriliyor.
2023 Vizyonu açıklandığında, nasıl algılanmak istendiği çeşitli vesilelerle ve çeşitli ortamlarda anlatılırken, muhalefet olsun diye Osmanlı'nın fetihçiliğinden ve yayılma stratejisinden söz edenlerin, hükümeti bu bağlamda 'emperyalist emelleri' olmakla suçlayanların, nasıl olup da şimdi 'Bölünmek'ten dem vurduklarını anlamak kolay değil.
Dış politikasının çıtasını dünyada 'özne' olan ülkelerden biri olmaya yükselten bir zihniyetin, hayal sınırlarını daraltmakla aklını bozması sizce ne kadar mantıklıdır? (bkz. Ertuğrul Kurdoğlu, 'Ben Buraya Hayallerimle Geldim' adlı kitabı)
Kara propagandanın en güzel tarafı mantık dairesinin dışına kolaylıkla çıkabilmesi ve teyellerinin görünür hale gelmesidir. Hiç unutulmaması için ne kadar çok tekrarlarsak o kadar iyidir:
İletişim ancak gerçekler üzerinden yürütüldüğünde başarıya ulaşabilir.