Sinemada CIA parmağının haber değeri yok... 11.05.2013
Ben demiştim, diye yazıya girenlerden hep nefret ettim…
Ama, 'ben demiştim'… Ayrıca Pentagon ve CIA'in Hollywood'a müdahalesini bilmeyen de pek yok zaten.
The Guardian'ın haberine göre, CIA, El Kaide liderinin çok özel bir operasyonla yakalanmasını konu alan Zero Dark Thirty adlı filmin henüz çekim aşamasında yapımcılardan sansür istemiş. Köpekli sorgulama ve ajanların insanları öldürdükten sonra kutlama yapma sahnelerinin filmden çıkarılmalarını talep eden CIA'in ilgilileri yapımcılarla beş toplantı yapmış ve sonrasında makaslar çalışmış; sahneler kırpılmış.
ABD Senatosu, devlet sırlarının alenen yayınlanması ve işkence görüntülerinin açıkça paylaşılması sebebiyle soruşturma açınca, CIA'in sansür talebi Soruşturma Komitesi'nin yaptığı araştırmalarda ortaya çıkmış.
Diğer işleriyle de hayli 'hırçın' bir kadın yönetmen izlenimini veren Kathryn Bigelow'un yönettiği bu yüksek tansiyonlu filmi seyrederken de neredeyse her sahnesinde bir CIA müdahalesi olduğu hissi içinde değil miydik? (Bkz. Bu sütunlarda yayınlanmış 'Bir ABD ve CIA güzellemesi: Argo' ve 'Bin Ladin olayı 'canlı yayında' başlıklı yazılarımız)
Filmin kendisine atfettiği değer ile algılanan değeri arasında bu kadar sıkı bir bağ olan başkaca bir propoganda filmi daha vardı elbette. Hatırlayacağınız gibi Oscar ödüllü Argo da siyasi iletişim çerçevesinde algılama yönetimi çalışması örneklerinden biriydi. Bir tür kamu diplomasisi atağı da denilebilir.
Argo'yu başarılı addettikleri Oscar'la kesinleşti de Zero Dark Thirty için 'box office' açısından değil ama algılama yönetimi açısından hedef kitle nezdinde zafer kazandıkları pek söylenemez. CIA bağlantısı fazlasıyla deşifre olduğu içindir belki... Anlaşılan Kathryn Bigelow, dizginleri tümüyle istihbarat örgütüne vermeyince işler biraz sarpa sarmış.
İnsan merak ediyor, bu filmi acaba CIA sansür etmeseymiş izlediğimizden farklı olarak neyi seyredecek mişiz?
Bir soru daha takılıyor akla… Bizim Kamu Diplomasisi kuruluşlarımız ve İstihbarat Servislerimizin yukarıdaki konularda stratejileri ne acaba?
Lider dediğin nasıl olmalı?..
Dünyanın en büyük PR ağlarından biri olan Ketchum, özellikle kriz sonrası dünyada 'liderlik algısının' ne âlemde olduğuna bakan bir araştırma yayınladı. Uzman İletişim Danışmanı arkadaşımız Aylin Taşkıner hanım ekibiyle birlikte, dünyanın 12 ülkesinde 6.000 denekle yapılmış araştırma üzerine çalışıp bir özet sunum hazırlamışlar. Dün onu izleme fırsatı bulduk. 6 Maddede toparlamışlar tüm sonuçları:
1. Eski liderlik vasıflarını ihmal etme (Açık iletişim + Kararlı Adımlar + Kişisel Duruş)
2. Çin'in bütün çayını verseler de, dürüstlüğü elden bırakma.
3. Kaliteli ürün/hizmet sun + Adil/doğru davranış sergile
4. Ekibine güven ki, ekibin de sana güvensin
5. Vaatlerinle eylemlerin birbirini tutsun
6. Geleceği belirgin hale getir + Sorunları çözmeye yatkın ol
Sunum 4 kavramla bitiyordu: 'Dürüst, açık, hızlı ve güçlü ol!'
Keşke mümkün olsa da Türkiye'deki liderlik algısını tespit etsek ve bu 12 ülkenin sonuçlarıyla karşılaştırsak…
Bu arada Tarım – Endüstri – Bilgi toplumunun liderlik kriterlerinin nasıl farklılaştığını tespit etmek de çok ilginç doğrusu. Yukarıdaki 4 kavramdan tarım toplumunda en belirgin unsur tabii ki güçlülük… Endüstri toplumunda hız; bilgi toplumunda ise açıklık ön plana çıkarken, dürüstlük tüm zamanlarda geçerli olan 'evrensel değer' olarak yerini koruyor…
Şimdi herkesin bu pencereden kendine ve liderlerine bir 'bakması' ne kadar da hayırlı olabilir, değil mi?
Teknosa'dan hepimizin ruhuna armağan…
İki ilginç 'anneler günü' odaklı reklam filmi dönüyor şu sıra… Biri bizden… Biri 'onlardan'…
Bizden olan Teknosa imzasını taşıyor. Tek kelime ile mükemmel… Lütfen üşenmeyin. İnternetten bulup izleyin. Bir reklam filminde duygu ve düşünce, örf âdet ve teknoloji, öz ve içerik velhasıl mana ve madde, bu kadar mı anlamlı, hedefe uygun, herkesin anlayacağı yaratıcılıkta bir araya getirilir… Pes doğrusu…
Dikkatimizi çeken bir diğer anneler günü konulu reklam ise Saturday Night Life adlı ABD'de Cumartesi akşamları yayınlanan bir TV komedi klasiği için hazırlanmış bir parodide çıkıyor karşımıza… İbreti âlem için onu da bulup izleyin. Ve sorun kendinize: Böyle bir espri neden bizim ülkemizde, ya da ahlakın hâlâ bir anlam ifade ettiği herhangi bir başka ülkede gösterilemez?… Cinselliğin bu kadar 'müptezelce' kullanıldığı başka bir yapım hatırlamıyorum doğrusu. Bazı 'değerlerin' bu kadar sulu zevzek şakalara tahammülü olamaz. Anne ise bu değerlerin başında gelir. Peki Batı bu eşek şakasını nasıl yapabilmektedir?
Yanıt şu olabilir: Azgın liberalist, sınırsız sorumsuz kapitalist sistemin 'düş dünyasının' güven yapısını, İslamiyeti yeni düşman ilan etmek için kullandığı 11 Eylül tuzla buz etti. O dünyanın güven ve dürüstlük yapısı Enron, Arthur Anderson, Lehman Brothers, Worldcom skandallarıyla eski havasını yitirdi. ABD silahlı kuvvetleri, Vietnam, Afganistan ve Irak'ta kan kaybetti… 2008 ekonomik krizi sistemin inanırlığını tehlikeye soktu, WikiLeaks belgeleri ise istihbarat ağını temelinden sarstı. Bütün bu 'sistem hastalıkları' sonucu maneviyatın yok olmasına neden oldu. Batı'nın manevaiyatını nasıl yitirdiğini o anne paradosinden mideniz kalkarak izlerken, Teknosa ruhunuza huzur, güven ve sevgi serpecektir…
Kısa notlar:
• Metro firması gazeteye tam sayfa ilan verip İstanbul Ticaret Üniversitesi denetiminde Xsight araştırma şirketinin İtibar Atölyesi ile birlikte kendilerinin 'En itibarlı Otobüs Şirketi' seçildiğini duyurmuştu. Biz de buna şaşırmış, Varan, Ulusoy, Pamukkale, Kamil Koç'a biraz ayıp olmuş diye düşünmüştük. İlana bu arada bir daha baktık. 'Otobüs' lafını bizim gözümüz uydurmuş. Orada yazan doğru metin 'Türkiye'nin En İtibarlı Ulaştırma Şirketiyiz' imiş… Yani Metro sadece o otobüs şirketlerinden değil, THY'den, Pegasus'tan, Atlas'tan, Onur'dan, İDO'dan da daha itibarlıymış…
• ABD TV kuruluşu NBC krizini fena yönetmedi. Başbakan'ın ABD seyahati öncesi verdiği demeç az daha ciddi krize neden oluyordu. NBC, Erdoğan'ın "ABD'nin Suriye'ye yapacağı kara harekâtını destekleriz" diye verdiği ilk haberi "Uçuşa yasak bölgeyi destekleriz" sözleri ile değiştirdi. Kriz iletişiminde hız çok önemlidir. Sabah bizim bütün radyolar haberi ilk haliyle geçtiler. Pek çok yorumcu 'savaş çığırtkanlığı' eleştirisiyle Başbakan'a yüklenmeye hazırlanırken, hemen düzeltme geldi…
• 10 Mayıs 2010'da Fotoğraf sanatçısı Murathan Özbek için şöyle yazmışız: Onda iki duygu dünyası bir arada; hem tanrısal olan hem de şeytani olan… Biz tanrısal olanları seçtik… 'Çelişki olmadan popüler sanat olmaz!' dedim sanatçıya… 'Bitmeyecek Rüyamın İlk Tabirleri' adını taşıyan sergide esas tema yalnızlık… Yalnızlık da iki türlü olabiliyor ya: Sıfır çelişkinin özlemini duyan ve çelişkiden beslenen yalnızlıklar. Bunların ikisi de var bu çocukta… O yüzden çok zengin… Çok derinlikli…' Dün bir mail aldım Özbek'ten. Diyor ki: 'Yıllar önce benimle ilgili bir yazı yazmıştınız. O zaman fotoğrafa daha yeni başlamıştım; sizin yazınızla ne kadar yüreklenmiştim. Bu yılki sergi açılışında görüşemedik ama 'in' sergim dünyanın en prestijli ödüllerinden ikisine layık görüldü. Bu güzel haberi sizinle paylaşmak istedim. http://murathanozbek.com/exhibition-In' Bu kez Murathan'a ikinci duygu alanı hakim olmuş sanki…
Ama, 'ben demiştim'… Ayrıca Pentagon ve CIA'in Hollywood'a müdahalesini bilmeyen de pek yok zaten.
The Guardian'ın haberine göre, CIA, El Kaide liderinin çok özel bir operasyonla yakalanmasını konu alan Zero Dark Thirty adlı filmin henüz çekim aşamasında yapımcılardan sansür istemiş. Köpekli sorgulama ve ajanların insanları öldürdükten sonra kutlama yapma sahnelerinin filmden çıkarılmalarını talep eden CIA'in ilgilileri yapımcılarla beş toplantı yapmış ve sonrasında makaslar çalışmış; sahneler kırpılmış.
ABD Senatosu, devlet sırlarının alenen yayınlanması ve işkence görüntülerinin açıkça paylaşılması sebebiyle soruşturma açınca, CIA'in sansür talebi Soruşturma Komitesi'nin yaptığı araştırmalarda ortaya çıkmış.
Diğer işleriyle de hayli 'hırçın' bir kadın yönetmen izlenimini veren Kathryn Bigelow'un yönettiği bu yüksek tansiyonlu filmi seyrederken de neredeyse her sahnesinde bir CIA müdahalesi olduğu hissi içinde değil miydik? (Bkz. Bu sütunlarda yayınlanmış 'Bir ABD ve CIA güzellemesi: Argo' ve 'Bin Ladin olayı 'canlı yayında' başlıklı yazılarımız)
Filmin kendisine atfettiği değer ile algılanan değeri arasında bu kadar sıkı bir bağ olan başkaca bir propoganda filmi daha vardı elbette. Hatırlayacağınız gibi Oscar ödüllü Argo da siyasi iletişim çerçevesinde algılama yönetimi çalışması örneklerinden biriydi. Bir tür kamu diplomasisi atağı da denilebilir.
Argo'yu başarılı addettikleri Oscar'la kesinleşti de Zero Dark Thirty için 'box office' açısından değil ama algılama yönetimi açısından hedef kitle nezdinde zafer kazandıkları pek söylenemez. CIA bağlantısı fazlasıyla deşifre olduğu içindir belki... Anlaşılan Kathryn Bigelow, dizginleri tümüyle istihbarat örgütüne vermeyince işler biraz sarpa sarmış.
İnsan merak ediyor, bu filmi acaba CIA sansür etmeseymiş izlediğimizden farklı olarak neyi seyredecek mişiz?
Bir soru daha takılıyor akla… Bizim Kamu Diplomasisi kuruluşlarımız ve İstihbarat Servislerimizin yukarıdaki konularda stratejileri ne acaba?
Lider dediğin nasıl olmalı?..
Dünyanın en büyük PR ağlarından biri olan Ketchum, özellikle kriz sonrası dünyada 'liderlik algısının' ne âlemde olduğuna bakan bir araştırma yayınladı. Uzman İletişim Danışmanı arkadaşımız Aylin Taşkıner hanım ekibiyle birlikte, dünyanın 12 ülkesinde 6.000 denekle yapılmış araştırma üzerine çalışıp bir özet sunum hazırlamışlar. Dün onu izleme fırsatı bulduk. 6 Maddede toparlamışlar tüm sonuçları:
1. Eski liderlik vasıflarını ihmal etme (Açık iletişim + Kararlı Adımlar + Kişisel Duruş)
2. Çin'in bütün çayını verseler de, dürüstlüğü elden bırakma.
3. Kaliteli ürün/hizmet sun + Adil/doğru davranış sergile
4. Ekibine güven ki, ekibin de sana güvensin
5. Vaatlerinle eylemlerin birbirini tutsun
6. Geleceği belirgin hale getir + Sorunları çözmeye yatkın ol
Sunum 4 kavramla bitiyordu: 'Dürüst, açık, hızlı ve güçlü ol!'
Keşke mümkün olsa da Türkiye'deki liderlik algısını tespit etsek ve bu 12 ülkenin sonuçlarıyla karşılaştırsak…
Bu arada Tarım – Endüstri – Bilgi toplumunun liderlik kriterlerinin nasıl farklılaştığını tespit etmek de çok ilginç doğrusu. Yukarıdaki 4 kavramdan tarım toplumunda en belirgin unsur tabii ki güçlülük… Endüstri toplumunda hız; bilgi toplumunda ise açıklık ön plana çıkarken, dürüstlük tüm zamanlarda geçerli olan 'evrensel değer' olarak yerini koruyor…
Şimdi herkesin bu pencereden kendine ve liderlerine bir 'bakması' ne kadar da hayırlı olabilir, değil mi?
Teknosa'dan hepimizin ruhuna armağan…
İki ilginç 'anneler günü' odaklı reklam filmi dönüyor şu sıra… Biri bizden… Biri 'onlardan'…
Bizden olan Teknosa imzasını taşıyor. Tek kelime ile mükemmel… Lütfen üşenmeyin. İnternetten bulup izleyin. Bir reklam filminde duygu ve düşünce, örf âdet ve teknoloji, öz ve içerik velhasıl mana ve madde, bu kadar mı anlamlı, hedefe uygun, herkesin anlayacağı yaratıcılıkta bir araya getirilir… Pes doğrusu…
Dikkatimizi çeken bir diğer anneler günü konulu reklam ise Saturday Night Life adlı ABD'de Cumartesi akşamları yayınlanan bir TV komedi klasiği için hazırlanmış bir parodide çıkıyor karşımıza… İbreti âlem için onu da bulup izleyin. Ve sorun kendinize: Böyle bir espri neden bizim ülkemizde, ya da ahlakın hâlâ bir anlam ifade ettiği herhangi bir başka ülkede gösterilemez?… Cinselliğin bu kadar 'müptezelce' kullanıldığı başka bir yapım hatırlamıyorum doğrusu. Bazı 'değerlerin' bu kadar sulu zevzek şakalara tahammülü olamaz. Anne ise bu değerlerin başında gelir. Peki Batı bu eşek şakasını nasıl yapabilmektedir?
Yanıt şu olabilir: Azgın liberalist, sınırsız sorumsuz kapitalist sistemin 'düş dünyasının' güven yapısını, İslamiyeti yeni düşman ilan etmek için kullandığı 11 Eylül tuzla buz etti. O dünyanın güven ve dürüstlük yapısı Enron, Arthur Anderson, Lehman Brothers, Worldcom skandallarıyla eski havasını yitirdi. ABD silahlı kuvvetleri, Vietnam, Afganistan ve Irak'ta kan kaybetti… 2008 ekonomik krizi sistemin inanırlığını tehlikeye soktu, WikiLeaks belgeleri ise istihbarat ağını temelinden sarstı. Bütün bu 'sistem hastalıkları' sonucu maneviyatın yok olmasına neden oldu. Batı'nın manevaiyatını nasıl yitirdiğini o anne paradosinden mideniz kalkarak izlerken, Teknosa ruhunuza huzur, güven ve sevgi serpecektir…
Kısa notlar:
• Metro firması gazeteye tam sayfa ilan verip İstanbul Ticaret Üniversitesi denetiminde Xsight araştırma şirketinin İtibar Atölyesi ile birlikte kendilerinin 'En itibarlı Otobüs Şirketi' seçildiğini duyurmuştu. Biz de buna şaşırmış, Varan, Ulusoy, Pamukkale, Kamil Koç'a biraz ayıp olmuş diye düşünmüştük. İlana bu arada bir daha baktık. 'Otobüs' lafını bizim gözümüz uydurmuş. Orada yazan doğru metin 'Türkiye'nin En İtibarlı Ulaştırma Şirketiyiz' imiş… Yani Metro sadece o otobüs şirketlerinden değil, THY'den, Pegasus'tan, Atlas'tan, Onur'dan, İDO'dan da daha itibarlıymış…
• ABD TV kuruluşu NBC krizini fena yönetmedi. Başbakan'ın ABD seyahati öncesi verdiği demeç az daha ciddi krize neden oluyordu. NBC, Erdoğan'ın "ABD'nin Suriye'ye yapacağı kara harekâtını destekleriz" diye verdiği ilk haberi "Uçuşa yasak bölgeyi destekleriz" sözleri ile değiştirdi. Kriz iletişiminde hız çok önemlidir. Sabah bizim bütün radyolar haberi ilk haliyle geçtiler. Pek çok yorumcu 'savaş çığırtkanlığı' eleştirisiyle Başbakan'a yüklenmeye hazırlanırken, hemen düzeltme geldi…
• 10 Mayıs 2010'da Fotoğraf sanatçısı Murathan Özbek için şöyle yazmışız: Onda iki duygu dünyası bir arada; hem tanrısal olan hem de şeytani olan… Biz tanrısal olanları seçtik… 'Çelişki olmadan popüler sanat olmaz!' dedim sanatçıya… 'Bitmeyecek Rüyamın İlk Tabirleri' adını taşıyan sergide esas tema yalnızlık… Yalnızlık da iki türlü olabiliyor ya: Sıfır çelişkinin özlemini duyan ve çelişkiden beslenen yalnızlıklar. Bunların ikisi de var bu çocukta… O yüzden çok zengin… Çok derinlikli…' Dün bir mail aldım Özbek'ten. Diyor ki: 'Yıllar önce benimle ilgili bir yazı yazmıştınız. O zaman fotoğrafa daha yeni başlamıştım; sizin yazınızla ne kadar yüreklenmiştim. Bu yılki sergi açılışında görüşemedik ama 'in' sergim dünyanın en prestijli ödüllerinden ikisine layık görüldü. Bu güzel haberi sizinle paylaşmak istedim. http://murathanozbek.com/exhibition-In' Bu kez Murathan'a ikinci duygu alanı hakim olmuş sanki…