"Türkiye için büyük fırsat"
Sabah Gazetesi - 28.05.2006
Perşembe ile cumartesi günleri arasında İsviçre`nin Zürih kentindeydik. Gezmekten çok çalışmak için... SoysalDanışmanlık`ın düzenlediği 2006 Perakende Liderler Konferansı`na katıldık. Herkes oradaydı.100`den fazla şirket ya patronları ya da CEO`ları düzeyinde temsil edilmişlerdi. Yer kalmadığı için katılamamış olanlar çok şey kaybettiler. Etkinliği bizim gazete adına izlemiş olan sevgili Esen Evran toplantının ayrıntısını yazacaktır; ya da panellerden birini son derece keyifli bir şekilde yönetmiş olan Ali Kırca kendisinin dikkatini çekmiş olan hususlara değinecektir. Ben olağanüstü zenginleştirici o iki günün benim için en heyecan verici anından söz edeceğim.
Bir önceki Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer`i iki kez dinleme fırsatı buldum. Akşam yemeğinde aynı masaya düştük ve yaklaşık üç saat sohbet ettik. Ertesi gün Konferans`ın en derinlikli konuşmalarından birini yaptı. Aynı kuşaktan ve benzer düşünce serüvenlerinden geldiğimizden mi, yoksa Türkiye`ye verdiği anlayış dolu açık desteği eksiksiz sürdürmeye devam ettiğinden mi, büyük bir hayranlıkla izledim kendisini. Hem Alman halkının hem de pek çok Türk`ün gönlünde nasıl olup da taht kurabildiğini çözdüğümü sanıyorum. Fischer sadece bilginin değil vicdanının da sesini dinliyordu; sadece ilime dayanmıyor; aynı zamanda irfan sahibi olduğunu da her cümlesinde hissediyordunuz. Soysal Danışmanlık, Konferans`ın kitabını yayınlayacaktır. Mutlaka edinin ve okuyun. Dünyanın ve Türkiye`nin içinde bulunduğu bölgenin nereye gittiğini anlamak, ya da en azından büyük bir siyasetçinin neme nem bir şey olduğu konusunda bir izlenim edinmek adına...
Dünyanın en kritik dönemlerinde Almanya`nın Dışişleri Bakanlığı`nı yürütmüş olan Fischer, yemekte Haziran ayında bir konferans için Türkiye`ye geleceğini, Ağustos`ta ise Parlamentodan istifa edip Princeton üniversitesinde ders vermeye başlayacağını, bu arada konferanslarına devam ederken, uygun bir teklif gelirse bazı hükümetlere danışmanlık yapabileceğini `ihsas` etti...
İşte Ankara için büyük fırsat! Türkiye`nin (Turizm ve Kültür Bakanlığı`nın değil Türkiye`nin) yurt dışı tanıtımının koordinasyonundan sorumlu Dışişleri Bakanımız ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, hemen bugün Joschka Fischer`i aramalı ve bizce Türkiye`yi en iyi tanıyan ve anlamış olan bu bilge kişiden danışmanlık hizmeti almak için kendisini ikna etmeli. Üstüne üstlük Gül ve Erdoğan`a AB politikaları konusunda sempatisini ifade eden Fischer böyle bir teklife bu kadar yakınken...
Yerlisi her zaman daha etkili
Yabancı markaların Türkiye`deki reklam kampanyalarında işin ucuzuna kaçmalarının ne kadar riskli ve yanlış olacağını burada defalarca dile getirdik. VW, Audi gibi bu işi evrensel boyutta becerebilmiş iki örnek dışında otomotiv sektöründe Türk halkının değerleriyle ters düşen reklamların haddi hesabı yok. İşi ucuza getireceğim diye ya da Bizde reklamlar merkezi yapılır bahanesi ile paraları sokağa atanların sayısı az değildir. Bir de Ford, Fiat gibi reklam filmlerini burada çekenler var. Strateji de doğruysa, müthiş bir sıcaklık yakalarlar. Ford`un Lig TV`deki maç yayınları aralarına koyduğu filmler gibi. Ford Transit, bu diziye bir yenisini eklemiş. Keyifli bir karadeniz ezgisi eşliğinde takanın içinde aracından çıkmadan ağları çeken balıkçı ve İçinden çıkmak istemeyeceksiniz kilit mesajı, işi 12`den vuruyor.
Effie`nin kitabı kaçmaz
Bazıları katılmayabilir. Bence iletişim üzerine son günlerde Türkiye`de yayınlanmış en önemli kitaplardan birisi Reklamcılar Derneği, Reklamverenler Derneği işbirliğiyle hazırlanmış: 1. Effie Türkiye Reklam Etkinliği Yarışması Kazananlar Kitabı. Reklamverenlere ve iletişimcilere çok şey söylüyor. Ben `tik` halinde iletişimde yaratıcılıktan çok inovasyonu, çarpıcılıktan çok etkililiği savunurum. Yani reklam `çalışmış mı, hedefine ulaşmış mı?`... Bu kitap hem kriterleri anlamak hem de örnek vakaları ölçümleme verileriyle irdelemek adına büyük bir iş beceriyor. Çıkaranların ellerine sağlık.
Perşembe ile cumartesi günleri arasında İsviçre`nin Zürih kentindeydik. Gezmekten çok çalışmak için... SoysalDanışmanlık`ın düzenlediği 2006 Perakende Liderler Konferansı`na katıldık. Herkes oradaydı.100`den fazla şirket ya patronları ya da CEO`ları düzeyinde temsil edilmişlerdi. Yer kalmadığı için katılamamış olanlar çok şey kaybettiler. Etkinliği bizim gazete adına izlemiş olan sevgili Esen Evran toplantının ayrıntısını yazacaktır; ya da panellerden birini son derece keyifli bir şekilde yönetmiş olan Ali Kırca kendisinin dikkatini çekmiş olan hususlara değinecektir. Ben olağanüstü zenginleştirici o iki günün benim için en heyecan verici anından söz edeceğim.
Bir önceki Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer`i iki kez dinleme fırsatı buldum. Akşam yemeğinde aynı masaya düştük ve yaklaşık üç saat sohbet ettik. Ertesi gün Konferans`ın en derinlikli konuşmalarından birini yaptı. Aynı kuşaktan ve benzer düşünce serüvenlerinden geldiğimizden mi, yoksa Türkiye`ye verdiği anlayış dolu açık desteği eksiksiz sürdürmeye devam ettiğinden mi, büyük bir hayranlıkla izledim kendisini. Hem Alman halkının hem de pek çok Türk`ün gönlünde nasıl olup da taht kurabildiğini çözdüğümü sanıyorum. Fischer sadece bilginin değil vicdanının da sesini dinliyordu; sadece ilime dayanmıyor; aynı zamanda irfan sahibi olduğunu da her cümlesinde hissediyordunuz. Soysal Danışmanlık, Konferans`ın kitabını yayınlayacaktır. Mutlaka edinin ve okuyun. Dünyanın ve Türkiye`nin içinde bulunduğu bölgenin nereye gittiğini anlamak, ya da en azından büyük bir siyasetçinin neme nem bir şey olduğu konusunda bir izlenim edinmek adına...
Dünyanın en kritik dönemlerinde Almanya`nın Dışişleri Bakanlığı`nı yürütmüş olan Fischer, yemekte Haziran ayında bir konferans için Türkiye`ye geleceğini, Ağustos`ta ise Parlamentodan istifa edip Princeton üniversitesinde ders vermeye başlayacağını, bu arada konferanslarına devam ederken, uygun bir teklif gelirse bazı hükümetlere danışmanlık yapabileceğini `ihsas` etti...
İşte Ankara için büyük fırsat! Türkiye`nin (Turizm ve Kültür Bakanlığı`nın değil Türkiye`nin) yurt dışı tanıtımının koordinasyonundan sorumlu Dışişleri Bakanımız ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, hemen bugün Joschka Fischer`i aramalı ve bizce Türkiye`yi en iyi tanıyan ve anlamış olan bu bilge kişiden danışmanlık hizmeti almak için kendisini ikna etmeli. Üstüne üstlük Gül ve Erdoğan`a AB politikaları konusunda sempatisini ifade eden Fischer böyle bir teklife bu kadar yakınken...
Yerlisi her zaman daha etkili
Yabancı markaların Türkiye`deki reklam kampanyalarında işin ucuzuna kaçmalarının ne kadar riskli ve yanlış olacağını burada defalarca dile getirdik. VW, Audi gibi bu işi evrensel boyutta becerebilmiş iki örnek dışında otomotiv sektöründe Türk halkının değerleriyle ters düşen reklamların haddi hesabı yok. İşi ucuza getireceğim diye ya da Bizde reklamlar merkezi yapılır bahanesi ile paraları sokağa atanların sayısı az değildir. Bir de Ford, Fiat gibi reklam filmlerini burada çekenler var. Strateji de doğruysa, müthiş bir sıcaklık yakalarlar. Ford`un Lig TV`deki maç yayınları aralarına koyduğu filmler gibi. Ford Transit, bu diziye bir yenisini eklemiş. Keyifli bir karadeniz ezgisi eşliğinde takanın içinde aracından çıkmadan ağları çeken balıkçı ve İçinden çıkmak istemeyeceksiniz kilit mesajı, işi 12`den vuruyor.
Effie`nin kitabı kaçmaz
Bazıları katılmayabilir. Bence iletişim üzerine son günlerde Türkiye`de yayınlanmış en önemli kitaplardan birisi Reklamcılar Derneği, Reklamverenler Derneği işbirliğiyle hazırlanmış: 1. Effie Türkiye Reklam Etkinliği Yarışması Kazananlar Kitabı. Reklamverenlere ve iletişimcilere çok şey söylüyor. Ben `tik` halinde iletişimde yaratıcılıktan çok inovasyonu, çarpıcılıktan çok etkililiği savunurum. Yani reklam `çalışmış mı, hedefine ulaşmış mı?`... Bu kitap hem kriterleri anlamak hem de örnek vakaları ölçümleme verileriyle irdelemek adına büyük bir iş beceriyor. Çıkaranların ellerine sağlık.