"Ünlülerin KSS atağı herkese yarar"
Sabah Gazetesi - 09.04.2006
Türkiye`de itibarın satış, müşteri memnuniyeti, çalışan tatmini, krizlerden korunma üzerindeki etkisinin kavranması hiç kolay olmadı. Tabii bir de `kurumsal sosyal sorumluluğun` (KSS) itibar üzerindeki etkisi var. Ticari sponsorlukla sık sık karıştırılan o moda kavram kurumsal yönetişimin de olmazsa olmazı... (Bkz. http://www.tkyd.org itibar yönetimi workshop programı)
Sosyal sorumluluk kampanyasının itibara ve dolayısıyla da marka gücüne olan katkısında sıkça başvurulan `araçlardan` biri de hiç şüphesiz ünlülerdir. Burada dikkat edilmesi gereken topu topu üç nokta vardır: 1. Ünlünün kişisel marka vaadi ile proje sahibi kuruluşun marka vaadinin uyum içinde olması, 2. İşbirliğinin süreklilik arz etmesi, 3. Ünlünün bu konudaki gönüllü adanmışlığı... Bu üçüncü noktada KSS ile ticari amaçlı sponsorluk arasındaki temel ayrım oluşur.
Bu tür projelerin kuruluşlar kadar ünlülere de yaradığını biliyoruz. Deri Tanıtım Grubu`nun reklamlarında rol alan onlarca ünlü sadece dericilere değil kendilerine de hizmet etmişlerdir.
Bu açıdan bakıldığında aynı kampanyada yer almış olan Gülben Ergen`in son üç yıl içinde izlediği yol marka yönetimi açısından hayli ilginçtir. Zor günleri ustalıkla atlatmayı bilen Ergen, danışmanlarıyla, araştırmalarıyla, marka mimarisine ilişkin kurduğu ekiple 3 senede sadece başarılı satış grafikleri çizmedi, özel hayatına da çeki düzen verdi. Söylediğin her şey doğru olsun. İçinden gelen her doğruyu küt diye söyleme! ilkesini zaman zaman yine eski alışkanlıkları ortaya çıksa da iyi niyetle uygulamaya çalıştı.
Hafta başında düzenlenen basın toplantısında Kadın Girişimciler Derneği KAGİDER ile Ergen`in işbirliği yapacağı açıklandı. Derneğe üye yapılan Ergen bir anlamda KAGİDER`in `yüzlerinden` biri olacaktı. İşte ünlü yıldızın da KAGİDER`in de itibar katsayısını ciddi oranda artıracak bir proje. Önceleri daha çok iş dünyasına odaklanmış olan dernek, `Kadın Fonu` adını verdiği bir proje ile çok farklı bir alana girmiş. Dernek oluşturduğu bu fondan da tüm kadın sivil toplum örgütlerine destek olacakmış. Bu çerçevede Kadına şiddete son teması `konu yönetimi` olarak seçilmiş. Ergen sayesinde daha geniş kitlelere ulaşılması, fona da etkin katkı sağlanması hedefleniyor olmalı.
Bu arada Gülben Ergen de sanatçı sorumlu insandır diyerek bir nevi iyi niyet elçisi konumunu güçlendirecek. Bu işbirliğini en az birkaç yıl istikrarla sürdürsün, fon ciddi rakamlara ulaşır, Ergen de yaptığı her çalışmada gelirini şimdikinin en az 2 katına çıkarır. Tabii kendinden çok işini önemsemeyi sürdürmeyi başarırsa.
Bu hafta içinde gündeme gelen bir diğer sosyal sorumluluk kampanyası da milli basketbolcu Mehmet Okur`dan. NBA`deki gururumuz, İzmir Menemen`de otistik çocuklar iş eğitim merkezi yaptırmaya başladı. 2 ay içinde hizmete girecek olan merkez ile birlikte artık Okur`un kamuoyu nezdindeki algılaması başarılı basketçiden çok daha ileri boyutlara taşınacak ve bu da OMO reklamından kazandığından çok daha fazlasını içeren tekliflerle geri dönecek. Özetle KSS, içinde yer alan herkesin kârlı çıktığı bir iletişim değeri olarak ele alındığı sürece başarı kaçınılmaz.
Amcadan büyük öpücük
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi`nin, İtalya`da yapılacak genel seçimler öncesinde alışılmadık iletişim çalışmaları özellikle siyasal iletişim konusuna yeni açılımlar getiriyor. Seçim süresince partisinden çok, kişisel markasına oynayan Berlusconi`nin son numarası, 11 milyon seçmene 160 sayfalık kitap yollamak oldu. Aynı zamanda ülkenin en zengin adamı olan Başbakan`ın yaptıkları bununla sınırlı değil. 2005 yılında ülke genelinde dünyaya gelen 600 bin bebeğe mektup yazıp doğumlarını kutlayan Berlusconi, her birine Silvio amcanızdan büyük öpücük yazılı 1000 Euroluk çek hediye etti. Sizce bizim kültür ve değerler dünyamızda bu tür siyasi iletişim taktikleri ne kadar geçerli olurdu? İletişimde küresellik olmuyor mu yoksa???
Sorun Bayülgen`de değil
Bankalararası Kart Merkezi`nin (BKM) daha önceki Okan Bayülgenli reklamlarından burada övgüyle söz ettiğimi hatırlayanlarınız olacaktır. Ama bu kez olmamış. Üç nedenden olmamış:
Bir: Her şeyi, her zaman espri ile anlatmak gerekmeyebilir. Hele konu parayla, pulla, güvenle ilgili ise. Yoksa odak kaybolur.
İki: Türk halkı bazı önemli değişiklikleri çok kısa sürede benimsiyor. YTL`ye geçiş sürecini hatırlayın. Merkez Bankası da ayırdığı bütçenin neredeyse dörtte birine işi bitirmişti. BKM, böyle bir film yaptırınca bunun raconu sık gösterimdir, diye düşünmüş olmalı. Yoksa imza yerine şifreye geçiş için bu kadar gürültüye gerek yoktu.
Üç: Filmle sokak afişleri arasında dolaysız bir bağlantı (entegrasyon) yok. Bu durumlar çarpan değil bölen etkisi yapar. Olmamış olan, strateji. Yoksa Okan her zamanki gibi süper...
Türkiye`de itibarın satış, müşteri memnuniyeti, çalışan tatmini, krizlerden korunma üzerindeki etkisinin kavranması hiç kolay olmadı. Tabii bir de `kurumsal sosyal sorumluluğun` (KSS) itibar üzerindeki etkisi var. Ticari sponsorlukla sık sık karıştırılan o moda kavram kurumsal yönetişimin de olmazsa olmazı... (Bkz. http://www.tkyd.org itibar yönetimi workshop programı)
Sosyal sorumluluk kampanyasının itibara ve dolayısıyla da marka gücüne olan katkısında sıkça başvurulan `araçlardan` biri de hiç şüphesiz ünlülerdir. Burada dikkat edilmesi gereken topu topu üç nokta vardır: 1. Ünlünün kişisel marka vaadi ile proje sahibi kuruluşun marka vaadinin uyum içinde olması, 2. İşbirliğinin süreklilik arz etmesi, 3. Ünlünün bu konudaki gönüllü adanmışlığı... Bu üçüncü noktada KSS ile ticari amaçlı sponsorluk arasındaki temel ayrım oluşur.
Bu tür projelerin kuruluşlar kadar ünlülere de yaradığını biliyoruz. Deri Tanıtım Grubu`nun reklamlarında rol alan onlarca ünlü sadece dericilere değil kendilerine de hizmet etmişlerdir.
Bu açıdan bakıldığında aynı kampanyada yer almış olan Gülben Ergen`in son üç yıl içinde izlediği yol marka yönetimi açısından hayli ilginçtir. Zor günleri ustalıkla atlatmayı bilen Ergen, danışmanlarıyla, araştırmalarıyla, marka mimarisine ilişkin kurduğu ekiple 3 senede sadece başarılı satış grafikleri çizmedi, özel hayatına da çeki düzen verdi. Söylediğin her şey doğru olsun. İçinden gelen her doğruyu küt diye söyleme! ilkesini zaman zaman yine eski alışkanlıkları ortaya çıksa da iyi niyetle uygulamaya çalıştı.
Hafta başında düzenlenen basın toplantısında Kadın Girişimciler Derneği KAGİDER ile Ergen`in işbirliği yapacağı açıklandı. Derneğe üye yapılan Ergen bir anlamda KAGİDER`in `yüzlerinden` biri olacaktı. İşte ünlü yıldızın da KAGİDER`in de itibar katsayısını ciddi oranda artıracak bir proje. Önceleri daha çok iş dünyasına odaklanmış olan dernek, `Kadın Fonu` adını verdiği bir proje ile çok farklı bir alana girmiş. Dernek oluşturduğu bu fondan da tüm kadın sivil toplum örgütlerine destek olacakmış. Bu çerçevede Kadına şiddete son teması `konu yönetimi` olarak seçilmiş. Ergen sayesinde daha geniş kitlelere ulaşılması, fona da etkin katkı sağlanması hedefleniyor olmalı.
Bu arada Gülben Ergen de sanatçı sorumlu insandır diyerek bir nevi iyi niyet elçisi konumunu güçlendirecek. Bu işbirliğini en az birkaç yıl istikrarla sürdürsün, fon ciddi rakamlara ulaşır, Ergen de yaptığı her çalışmada gelirini şimdikinin en az 2 katına çıkarır. Tabii kendinden çok işini önemsemeyi sürdürmeyi başarırsa.
Bu hafta içinde gündeme gelen bir diğer sosyal sorumluluk kampanyası da milli basketbolcu Mehmet Okur`dan. NBA`deki gururumuz, İzmir Menemen`de otistik çocuklar iş eğitim merkezi yaptırmaya başladı. 2 ay içinde hizmete girecek olan merkez ile birlikte artık Okur`un kamuoyu nezdindeki algılaması başarılı basketçiden çok daha ileri boyutlara taşınacak ve bu da OMO reklamından kazandığından çok daha fazlasını içeren tekliflerle geri dönecek. Özetle KSS, içinde yer alan herkesin kârlı çıktığı bir iletişim değeri olarak ele alındığı sürece başarı kaçınılmaz.
Amcadan büyük öpücük
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi`nin, İtalya`da yapılacak genel seçimler öncesinde alışılmadık iletişim çalışmaları özellikle siyasal iletişim konusuna yeni açılımlar getiriyor. Seçim süresince partisinden çok, kişisel markasına oynayan Berlusconi`nin son numarası, 11 milyon seçmene 160 sayfalık kitap yollamak oldu. Aynı zamanda ülkenin en zengin adamı olan Başbakan`ın yaptıkları bununla sınırlı değil. 2005 yılında ülke genelinde dünyaya gelen 600 bin bebeğe mektup yazıp doğumlarını kutlayan Berlusconi, her birine Silvio amcanızdan büyük öpücük yazılı 1000 Euroluk çek hediye etti. Sizce bizim kültür ve değerler dünyamızda bu tür siyasi iletişim taktikleri ne kadar geçerli olurdu? İletişimde küresellik olmuyor mu yoksa???
Sorun Bayülgen`de değil
Bankalararası Kart Merkezi`nin (BKM) daha önceki Okan Bayülgenli reklamlarından burada övgüyle söz ettiğimi hatırlayanlarınız olacaktır. Ama bu kez olmamış. Üç nedenden olmamış:
Bir: Her şeyi, her zaman espri ile anlatmak gerekmeyebilir. Hele konu parayla, pulla, güvenle ilgili ise. Yoksa odak kaybolur.
İki: Türk halkı bazı önemli değişiklikleri çok kısa sürede benimsiyor. YTL`ye geçiş sürecini hatırlayın. Merkez Bankası da ayırdığı bütçenin neredeyse dörtte birine işi bitirmişti. BKM, böyle bir film yaptırınca bunun raconu sık gösterimdir, diye düşünmüş olmalı. Yoksa imza yerine şifreye geçiş için bu kadar gürültüye gerek yoktu.
Üç: Filmle sokak afişleri arasında dolaysız bir bağlantı (entegrasyon) yok. Bu durumlar çarpan değil bölen etkisi yapar. Olmamış olan, strateji. Yoksa Okan her zamanki gibi süper...